Omurga Cerrahisi Nedir?
“Omurga cerrahisi”, çocuk, adölesan ve erişkin yaşta görülen omurga ve omurilik rahatsızlıklarının konservatif / girişimsel / cerrahi tedavileri ile ilgilenen cerrahi uzmanlık alanıdır. Bu tıbbi alanda uzmanlaşmış hekimler “omurga cerrahı” olarak isimlendirilir.
“Omurga merkezi” ise koordinasyonu omurga cerrahı tarafından yapılan ve ortopedist, beyin cerrahı, nörolog, romatolog, fizyoterapist, hemşire gibi sağlık profesyonellerinin birlikte multidisipliner bir yaklaşımla hizmet ettikleri ileri tıbbi ünitelerdir. Omurga hastalarının tüm ihtiyaçları güncel bilimsel bilgiler ışığında ve ileri teknolojik imkânlar ile bu merkezlerde bir çatı altında karşılanabilir.
Omurga Rahatsızlıkları ve Belirtileri Nelerdir?
Omurganın 2 temel görevi vardır: Birinci önemli görevi gövdenin hem hareketli olmasını hem de dik durmasını sağlamaktır. İkincisi ise beyin ile organlar arasında iletişimi sağlayan “sinirsel otoban” yani omuriliği travmalardan korumaktır. Dolayısı ile omurgada meydana gelen bir rahatsızlıklar çok çeşitli belirtiler (ağrı, duruş bozuklukları, kollarda ve bacaklarda uyuşukluk, karıncalanma, hareket kısıtlılıkları veya kuvvet kayıpları, idrar kaçırma, felç vs) ile karşımıza çıkabilir.
Bu şikâyetlere neden olabilecek patolojiler ise birkaç ana kategoride toplanabilir:
Deformite kelimesi “ normal şeklin bozulması” olarak tanımlanabilir. Deformiteye bazen fonksiyonel bozukluk eşlik etmeyebilir. Ama genelde normal yapısından sapan omurga, şekil bozukluğu dışında ağrı, nörolojik sorunlara ve fonksiyonel bozukluklara neden olabilir ve tüm vücut dengesini bozabilir.
Skolyoz, kifoz veya travmalar önemli deformite nedenleridir. Bazı deformiteler doğumsal kusurlar nedeniyle ortaya çıkar bazıları ise sonradan edinilen kusurlara bağlı gelişir. Deformitelerin şiddeti ve neden olduğu şikâyetler yapılacak tedavinin şeklini de belirler. Bazı deformitelerin konservatif yöntemlerle takipleri yeterli olurken, bazı ağır deformitelerde cerrahi düzeltme gerekir.
- Omurganın Dejeneratif Hastalıkları
Dejeneratif hastalıklar anatomik yapıyı bozarak normal işlevlerin yapılmasını da engelleyen hastalıklardır.Omurlar arası diskin zedelenmesi, disk hernileri, omurga eklemlerinde osteoartrit dejeneratif omurga hastalıkları için örnek verilebilir.Bu tip hastalıklarda nörolojik yapının baskı altında kalması ağrı, kuvvet kaybı, duyu kaybı, idrar tutamama gibi tablolara neden olabilir. Konservatif tedavilerin, hastaların günlük yaşantılarını konfor içinde geçirmesine yetmediği durumlarda cerrahi girişim gerekebilir.Cerrahi karar öncesi hastanın yaşı, sosyoekonomik durumu, klinik durumu ve beklentileri de göz önünde bulundurulmalıdır.
Minör veya majör travmalar omurganın yapısında zedelenme, burkulma ve kırıklara neden olabilir. Büyük travmalar ciddi klinik sorunlara neden olabilir ve neredeyse tamamında stabilizasyonun yeniden sağlanması için cerrahi müdahale gerekir.
- Omurgada Tümöral Lezyonlar
Omurganın kendine ait tümörleri dışında vücudun başka bölgelerinde başlayan ve omurgaya atlayan tümörleri ile sık karşılaşılmaktadır. Tümoral lezyonlar bazen omurga için invaziv karakterde ve yıkıcı olabilir. Bu durumda multidisipliner bir yaklaşım gerekir: kemoterapi, radyoterapi gibi tedavi yöntemlerine ek cerrahi işlemler gerçekleştirilir.Cerrahi işlemler hem tümör kitlesinin azaltılması, hem baskı altındaki dokuların rahatlatılması ve hem de bozulan stabilitenin yeniden restore edilmesini sağlayabilir.
Omurga çeşitli enfeksiyöz hastalıkların hedefi olabilmektedir. Bu tür hastalıkların büyük bir kısmı korse ve medikal tedavi ile düzelebilirken, bazı vakalarda cerrahi müdahale yapılmaktadır.
Omurga Hastalıklarında Kullanılan Başlıca Cerrahi Yöntemler Nelerdir?
Omurga cerrahisinde temel cerrahi yöntemler şöyle özetlenebilir:
- Dekompresyon (Basıyı Kaldırma)
Omurgada bası altında kalan yapıların (nörolojik, vaskuler vs) bası altından kurtarılması işlemidir.Son yıllarda dekompresyon işlemleri genelde kapalı, endoskopik “mikrocerrahi” yöntemleri ile yapılmaktadır. Mikrocerrahi yöntemi ile iyileşme süreci daha hızlı olmaktadır.
- Stabilizasyon (Sabitleme)
Travmatik, dejeneratif ve enflamatuar hastalıklar ile bozulan omurganın statik dengesinin yeniden yapılandırılması, dengeli ve kararlı hale getirilmesi işlemlerine genel olarak stabilizasyon denir. Farklı malzemelerin kullanıldığı farklı cerrahi fiksasyon-sabitleme yöntemleri ile stabilizasyon sağlanabilir. Bel kayması (spondilolistezis) stabilizasyonun sık kullanıldığı omurga rahatsızlıklarına iyi bir örnektir. Spinal füzyon ameliyatları omurgadaki iki veya daha fazla kemik kalıcı olarak birbirine bağlandığı özellikli stabilizasyon yöntemleridir.
- Rekonstrüksiyon (Yeniden Yapılandırma)
Düzeltme işleminin yeterli olmadığı bazı ilerlemiş vakalarda omurların, disklerin, ve omurganın hareketlerinin yeniden inşasını gerekebilir. Bu durumda omurga cerrahı rekonstrüksiyonu sağlayan farklı cerrahi yöntemlerden bir veya birkaçını tercih edebilir.
Bu cerrahi amaçlar için farklı cerrahi teknikler mevcuttur:
- Diskektomi ve Mikrodiskektomi
Omurlar arasında amortisör görevi yapan hasarlanmış disklerin/yastıkların kısmen kesilerek çıkarılma işlemidir. Özellikle disklerin omurilikten çıkan sinir köklerine oluşturduğu basıya azaltmaya yönelik (dekompresyon) uygulanır.
- Disk Protezi Uygulamaları
Çıkarılan diskin yerine yapay diskin yerleştirildiği rekonstrüksiyon işlemdir. Genellikle boyun ameliyatlarında bazı hastalarda da bel bölgesi için uygulanabilmektedir.
- Laminektomi, Laminoplasti
Omurga kanalını daraltan durumlarda omurganın arka kısmındaki kemik yapının bir bölümünün veya tamamının çıkarılarak kanalın çapını arttırma işlemidir.
Bir veya birden fazla omurun kısmen /tamamen çıkarılması işlemidir. Omur bütünlüğünün tekrar sağlanamayacağı seçili vakalar uygulanır.
Omurların içine çimento benzeri madde enjekte edildiği cerrahi prosedürdür. Omurları etkileyen kanserlerde veya kırıklarda uygulanır.
Skolyoz nedir?
Skolyoz en basit anlatımla vücuda önden veya arkadan bakıldığında omurların / omurganın sağa ya da sola doğru eğriliği olarak tanımlanabilir. Ancak aslında tüm omurgayı etkileyen daha karmaşık bir deformite söz konusudur. Şöyle ki; omurlar yanlara yer değiştirmek dışında yukarı veya aşağı, içe ve dışa olmak üzere iki farklı eksende daha 3 boyutlu bir şekilde rotasyona uğrar.
Skolyoz neden oluşur?
Skolyoz tüm yaş gruplarında görülebilirse de genellikle çocukluk ve ergenlik döneminde -özellikle boy uzamasının daha hızlı olduğu dönemde- daha sıktır. Omurganın kendisinden kaynaklanan sorunlar skolyoza neden olabileceği gibi farklı sağlık sorunları da omurgayı ikincil olarak etkileyerek skolyoza sebebiyet verebilmektedir. Çocukluk ve ergenlik dönemi göz önüne alındığında skolyoz nedenlerini 4 ana grupta incelemek mümkündür:
- İdiyopatik Skolyoz (Nedeni Bilinmeyen Skolyoz)
Tüm skolyozlar içinde en sık görülen skolyoz tipidir (yaklaşık %80). Kızlarda 4 kat daha fazla görülür. Başlatıcı faktörler konusunda çeşitli görüşler mevcutsa da tam nedeni henüz tam anlamıyla açıklığa kavuşmamıştır.
Genelde boyun uzamasıyla zaman içinde kötüleşme potansiyeli olan idiyopatik skolyozun, infantil (3 yaşa kadar), jüvenil (3-10 yaş arası) ve adölesan (10-18 yaş arası) skolyoz olmak üzere 3 altı tipi bulunur.
- Doğumsal / Konjenital Skolyoz
Anne karnında fetal gelişim sırasında ortaya çıkan sorunlar nedeniyle meydana gelir. Omurların gelişmemesi, kısmi-hatalı gelişmeleri gibi malformasyonlar bu gruptaki önemli skolyoz nedenleridir. Hastalarda skolyoza ek olarak omurilik, böbrekler, kalp sorunları da eşlik edebilir.Doğum sonrası ilk yıllarda hızlı ilerleme gösterebilir ve daha agresif bir tedavi planı gerektirebilir.
Spina bifida, serebral palsi, kas distrofisi gibi bazı nörolojik hastalıkların varlığında ikincil olarak gelişen skolyoz türüdür. Hastalıkların doğal seyri nedeniyle kas-sinir sistemi desteğini kaybeden omurga, fizyolojik yapısını kaybeder ve skolyoz meydana gelir. Esas hastalığın tedavisinin yanında skolyozun komplikasyonları ile de mücadele edilmelidir.
Omurgada yapısal hasar oluşturmayan, dolayısı ile kalıcı olmayan (en azından başlangıçta) omurga eğriliği mevcuttur. Deformite gelişmez. Kötü postür, psikolojik etkenler, kas zorlanmaları-ağrıları, bacakların uzunluklarının farklı olması gibi nedenler geçici skolyoza neden olabilir. Daha kolay düzeltilebilir olmakla birlikte, düzgün takip ve tedavi planına ihtiyaç duyar ve diğer skolyoz türlerinden ayırt edilmesi önemlidir.
Erişkin dönem skolyozları ise çocukluk ve adölesan dönem skolyozlarının aksine genelde dejeneratif karakterdedir. Yani omurgayı oluşturan yapılarda (disk, bağ, eklem, kas) yıllar içinde ortaya çıkan bozulmalar, bozulmalar dizilimi etkiler ve skolyoza neden olur. Yaşlanmaya paralel olarak 50 yaşından itibaren, kadınlarda daha fazla olmak üzere, yavaş yavaş ortaya çıkar. Kemik erimesi de önemli zemin hazırlayıcı faktörler arasında sayılabilir. Ağrı ön plandadır ve diğer dejeneratif omurga semptomları (bacaklarda ağrı, uyuşukluk, yürüme mesafesinde azalma vs) ile birliktelik sıktır.
Skolyoz belirtileri nelerdir?
Klinikte skolyoz pek çok bulguya ve şikâyete neden olabilir. Ancak özellikle hafif vakalarda uzun süre herhangi bir şikâyete neden olmadan da seyredebilir. Skolyozun tutulum yeri, şiddeti, eşlik eden hastalıklar belirtilerin özelliklerini değiştirecektir.
Bu şikâyet ve bulguların bazıları şöyledir:
- Omurganın eğri durması, kamburluk
- Karşılıklı kalça ve omuz seviyelerinde farklılık
- Vücut kıvrımlarının asimetrik olması
- Vücut ile kollar arasındaki asimetrik görüntü
- Kaburgaların orantısız görünümü
- Göğüs kafesinde asimetri
- Bel çukurunun derinleşmesi
- Kürek kemiklerinin birinin daha dışarıda olması
- Yürüyüş sırasında bir omuzun önde olması
- Yürürken bir bacağın diğerine göre daha uzun hissedilmesi
- Sırt ve/veya bel ağrıları
- Nefes darlığı
- Kıyafetlerin bedene tam uymaması, düzgün durmaması
Skolyoz tanısı nasıl konur?
Skolyoz tanısı, derecelendirilmesi ve takibinde direkt grafiler (x-ray grafiler) kullanılır. Direkt grafilerde omurgadaki asimetrinin açısı (Cobb açısı) ölçülerek skolyoz derecelendirilmesi yapılır. 10 dereceden az olan omurga eğrilikleri skolyozdan çok “asimetri” olarak isimlendirilebilir.
Eğriliğin derecesinin artması ile skolyoz şiddeti de artmaktadır. Şiddetine göre skolyoz genel olarak 3 grupta incelenebilir:
- Hafif skolyoz (10-20 derece eğrilik)
- Orta düzeyde skolyoz (20-40 derece eğrilik)
- Şiddetli skolyoz (>40 derece eğrilik)
X-ray grafiler dışında gerekli görülmesi halinde MR, BT, EMG(sinir ileti çalışmaları), solunum fonksiyon testleri ve kemik mineral ölçümleri (DEXA, QCT) gibi ileri tetkikler de hekim tarafından talep edilebilir.
Skolyozda tedavi seçenekleri nelerdir?
Skolyoz tedavisi ve takibi, multidisipliner bir yaklaşımla her hasta için özelleştirilmiş bir program çerçevesinde gerçekleştirilir. Tedavinin kapsamını hastanın yaşı, skolyoza neden olan sebep, deformitenin ilerleme hızı ve omurganın eğriliği (Cobb açısı) belirler.
Skolyoz tedavisi çok uzun süren ve sıkı takip gerektiren tedavilerdir. Bu durum zaten skolyoz tanısı ile kaygılanmış aileyi ve hastayı oldukça yorar. Bu nedenle hekim ve sağlık ekibi tarafından aile desteğinin sağlanması çok önemlidir.
Bazı vakalarda sadece takip ve egzersiz programları tedavide yeterli olurken, bazı hastalarda 24 saate varan korse kullanımı gerekebilir. İleri vakalarda ise cerrahi girişim kaçınılmaz olur.
Takip /izlem, genelde 20-25 dereceden küçük eğriliklerde belli aralıklarla radyolojik görüntüleme ve muayeneyi kapsar. Bu süre içinde düzenli egzersiz yapılmalıdır. Takip sırasında skolyozun ilerleyişine göre tedavi seçenekleri değerlendirilir ve hekim tarafından hastalara ayrıntılı bir şekilde iletilir.
Skolyozda egzersiz programları kasların iyi yapılmış bir plan çerçevesinde gerilmesi ve kuvvetlendirilmesi, postürün düzeltilmesi ve hareketliliğin arttırılması esasına dayanır. Ayrıca akciğer kapasitesinin ve fonksiyonlarının arttırılması için solunum egzersizleri de egzersiz programlarında yer alır. Hastaların egzersizin programa uyması tedavinin başarısı için çok önemlidir.
Schroth egzersizleri ise omurgaya 3 boyutlu yaklaşımla bozulmuş dengenin yeniden düzenlenmesi için uygulanan spesifik skolyoz egzersizleridir. Eğitimli ve sertifikalandırılmış bir fizyoterapist eşliğinde bireysel ve grup terapileri şeklinde yapılır ve ev programları ile de desteklenir.
Korseleme, 20-40 derece eğriliği olan ve halen büyüyen çocuklarda etkilidir. Deformitenin ilerlemesini engellemek amacı ile kullanılır. Ancak etkili olabilmesi için tüm gün boyunca (en az 18 saat) ve büyüme tamamlanıncaya kadar takılmalıdır. Eğriliğin şiddetin ve tipine göre özel ölçülerle yapılan korseler mevcuttur. Kullanımı oldukça zorlayıcı olabilir ve sabır gerektirir. Ergenlik dönemi korselemesi büyümenin durması ile etkinliğini kaybeder, erişkin başlangıçlı skolyozda ise daha kısa süreli korseleme omurgaya destek olarak ağrıyı azaltabilir.
Cerrahi dışı tedaviler mevcut skolyoz derecesinin geriye döndüremedikleri için hastalık ilerlemeden konacak erken tanı bu hastalarda büyük önem kazanmaktadır.
Cerrahi tedaviler, omurgadaki eğriliğin daha kötüleşmesini engellemek ve mevcut deformitenin mümkün olduğunca normale döndürülmesi için tercih edilir. Ancak her hasta için uygun bir tedavi yöntemi değildir. 40 derece üzerindeki eğriliklerde ya da korselemenin eğriliği durduramadığı agresif skolyozlarda tercih edilmektedir. Bu tür vakalarda yapısı ileri derecede bozulmuş omurga ve göğüs kafesi, kalp ve akciğerin işlevlerini bozarak hayatı tehdit edebilecek komplikasyonlara neden olabilir.
Cerrahi girişimler için genelde akciğer ve omurga gelişiminin belli bir aşamaya gelmesi beklenir ancak özellikli vakalarda daha erken dönemlerde de cerrahi girişim gerekebilir.
Klasik skolyoz cerrahisi omurlara yerleştirilen metal vida ve çubuklar yardımı ile omurganın düzeltilerek sabitlendiği, dondurulduğu ”spinal füzyon” cerrahileridir. Bu yöntem uzun yıllardır başarılı bir şekilde uygulanmaktadır.
Son yıllarda alternatif bir cerrahi yöntem olarak tethering (gerdirme) yöntemleri (VBT), (anterior skolyoz düzeltici cerrahi) daha sık bir şekilde ve büyük başarı oranları ile uygulanmaktadır. Bu yöntem füzyonsuz () bir yöntem olduğu için omurganın büyüme potansiyelini kullanarak hastanın uzamasına izin vermektedir. Ayrıca füzyon cerrahisi ile karşılaştırıldığında hastanın günlük yaşam aktivitelerinde daha esnek ve konforlu olmasını sağlamaktadır.Cerrahi teknik olarak bakıldığında oldukça karmaşık ve tecrübe gerektiren bir prosedürdür. Ameliyata girecek ekibin tamamının bu konuda tecrübeli olması başarı için büyük önem taşımaktadır. Türkiye ve Asya kıtasının ilk ve tek ekibi uzun yıllarda bu cerrahi girişimi başarı ile yapmakta ve konu ile ilgili dünya literatürüne büyük bilimsel katkılar sağlamaktadır.
Ameliyat sonrası
Genel skolyoz ameliyatları sonrası, normal şartlarda, 3-5 günlük hastanede takip gerekebilir. İlk 24 saatte hastaların konforu için katater ile ağrı kontrolü sağlanır. İlk gün sonunda ayağa kaldırılan hastadan, gerdirme ameliyatlarında kullanılan göğüs tüplerinin çıkarılması bazen 2-3 günü bulabilir. İşe ve tam kapasite spor uygulamalara dönüşün tam takvimi kontroller sırasında hekim tarafından belirlenir ancak ortalama 1,5-2 ay içinde gerçekleşir.
Kifoz nedir?
Kifoz (Gibozite, kamburluk, yuvarlak sırt) vücuda yandan bakıldığında normal dışbükey eğriliğinin aşırı arttığı omurga deformitesine verilen isimdir.
Kifoz bulguları nelerdir ve tanı nasıl konur?
Kifozun arttığı durumlarda hastayı hekime getiren en sık neden sırtta fark edilen deformitedir. Bunun dışında sırtta ağrı, göğüs kafesinin etkilenmesi ile nefes darlığı, çabuk yorulma ve altta yatan hastalığın ikincil bulguları da görülebilir.
Hiperkifoz tanısında detaylı bir muayene sonrasında sıklıkla omurganın x-ray radyografik incelemeleri yeterli olur. Ancak bazı vakalarda hekim BT, MR, EMG (sinir ileti çalışmaları), kemik mineral ölçümleri (DEXA, QCT) ve solunum fonksiyon testleri, gibi ek tetkiklere de ihtiyaç duyabilir.
Kifozda tedavi yaklaşımı nedir?
Tedavi kifozun nedenine, deformitenin ciddiyetine ve hastanın yaşına göre değişiklik gösterir. Kötü duruşun neden olduğu postural kifozda, postürü iyileştirecek düzenli egzersiz programları ve yaşam tarzı modifikasyonları (oturma şeklinin düzeltilmesi, mesleki ergonomik düzenlemeler, yüzme, pilates gibi düzenli spor yapılmasının sağlanması vs) durumun düzeltilmesinde yeterli olabilir. Ağrılar için medikal tedavi ve fizik tedavi uygulamaları fayda vermektedir. Bu tedavi programı hafif formlu Scheuermann kifozunda da etkili olabilir ancak ilerlemiş vakalarda korseleme ve cerrahi müdahale gerekebilir. Korse büyümesi durmuş olan vakalarda etkisizdir.
Skolyoz cerrahisinde olduğu gibi kifoz cerrahisinde uzun yıllardır başarılı bir şekilde yapılan klasik yöntem, omurganın metal çubuk ve vidalarla sabitlendiği, spinal füzyon cerrahisidir.
Son yıllarda kifoz tedavisinde Non-fusion cerrahiler konusunda da önemli gelişmeler olmuştur. Tethering (gerdirme) yöntemleri skolyoz cerrahisinde olduğu gibi iyi seçilmiş kifoz vakalarında da yüz güldürücü sonuçlar verebilmektedir. Bu güncel cerrahi prosedür ile ilgili Emsey Omurga Merkezi ekibi tıp literatürüne önemli bilimsel katkılar sağlamış ve dünyada sözü geçen bir konum elde etmiştir.
Neden Emsey İleri Omurga Cerrahisi Merkezi?
- Asya kıtasında ve Türkiye’de ilk ve tek “omurga mükemmeliyet merkezi” sertifikası
- Tıp literatüründe omurga cerrahi konusunda yön verici akademik kadro
- Yenilikçe ve multidisipliner yaklaşım: Omurga cerrahisi, Ortopedi ve Travmatoloji, Beyin ve sinir cerrahisi, Fizik tedavi ve rehabilitasyon, Nöroloji, Romatoloji, Algoloji gibi omurga sağlığı ile ilgili tüm branşlarda bilimsel konsey.
- Bütüncül tedavi yaklaşımı: Hastanın ihtiyaç duyabileceği psikolojik, beslenme ve diyet, postop süreçte rehabilitasyon desteklerinin bir merkez çatısı altında sağlanması.
- Preop-postop hazırlık ve bakım süreçlerinde deneyimli sağlık kadrosu.
- Tüm tanı ve tedavi süreçlerinde 7/24 kesintisiz hizmet.
Ekleme Tarihi:
5.05.2023
Güncelleme Tarihi:
5.05.2023
Emsey Tıbbı Yayın Kurulu